Tiyatrolarla ilgili tartışmayı başlatmış olan İskender Pala, “sanat sepet” işlerinde “fikir geliştirme öncülüğü” icazeti almış olmalı ki, Zaman gazetesindeki köşesinde “muhafazakarın sanat manifestosu” adlı bir yazı kaleme almış. İskender Pala, herhangi bir “sanat manifestosu” okumamış olduğu için “sanatı tanımlayan” bir manifesto yazılabileceğini zannediyor. Bir sanat dalına elbette "ideolojik bir çerçeve" çizmek olasıdır elbette ama sanat alanındaki “manifestolar” sanatı bütüncül olarak tanımlamaz (tanımlayamaz), ele aldıkları alanda sanatsal üretim biçiminin temel ilkelerini ortaya koyarlar (gerçeküstücülük, dada, doğalcılık, kinegöz vs.) Dahası, İskender Pala gibi, sanat dallarını bir üst bakışla kavrayan bir “sanat anlayışı” varsaymak gülünçtür. Yani “toplam bir sanat anlayışı belirleyeyim, buna göre heykel, resim, tiyatro, sinema, edebiyat yapılsın” anlamına gelecek sözler sarf edebilmek, hele de sanatta “estetik seviye” saptamaya kalkışmak için kişinin sanatla yakından uzaktan ilgisinin bulunmaması gerekir.
Şunu içtenlikle söylemeliyim ki
“muhafazakar” yazarların metinlere cevap vermek çoğu zaman
kolay olmuyor çünkü “dünyanın, öküzün boynuzunda
durmadığının” açıklaması oldukça uzun. Neyse ki bu sefer
İskender Pala “maddelemiş” sağolsun, kolaylık oldu... Her
yazılıp çizileni ciddiye almamakta elbette yarar var çünkü en
densizce, en saçma sapan açıklamalar, sırf cevap verilmiş
olduklarından dolayı bile sanki tartışılmaya değer oldukları
izlenimi uyandırabilir. Ancak bu kez, durum farklı. AKP'nin "sanat sepet" işlerindeki ideoloğu İskender Pala'nın metni, gündelik kelimelerden kırpıp kavramlar üretmeye çalışan kişinin nasıl bir resmin konusu olduğuyla ilgili. Bu resme verilecek cevaplar var.