Naylondan korkularımıza karşı gerçek hayatta mücadele için!

Bu internet günlüğündeki bütün yazılar gelişme halindeki metinlerdir; sürümün güncellenip güncellenmediğini sondaki harften takip edilebilir.

9 Mart 2012 Cuma

Yalancı Pehlivanlık; Adnan Oktar Otopsileri-2- (sürüm no: 09M12a)



Daha önce verdiğim bir teşbihi burada da tekrarlamak isterim; Renkli doğumgünü balonlarından birini iğneyle patlattığımızda, bu balonların hepsini bir iğneyle patlatabileceğimize dair "gündelik" bir bilgi ediniriz. Adnan Oktar balonu da buna benziyor, patlatması bir hayli kolay, daha önceki makalem Adnan Oktar'ın çalakalem ve çarpık makalelerinin hepsinin birer birer patlatılabileceğini açıkça ortaya koymuş olsa da vakit buldukça tek tek örnekleyeceğim, çünkü çok keyifli.... Şunu özellikle belirtmek isterim; Adnan Oktar'ın basitçe, safça "cahil" olduğunu düşünemiyorum; aşağıda da göstereceğim üzere bunlar ancak "bile isteye" yapılacak türden tahrifatlar. Üstelik öyle tahrifatlar ki... Kaynak gösterdiği metnin içeriğini tahrif edecek kadar gözü dönmüş, hırslanmış. Aslında şöyle diyebiliriz; kaynak gösterdiği metni tahrif edecek kadar insanları salak yerine koyma cüretini gösterebiliyor. Yaratılışçılık nedir ne değildir diye merak edecek olanlar, bana kalırsa öncelikle Adnan Oktar'ın nasıl bir üfürük makinası olduğunu görmeli.

I) Öncelikle bağlantımız şu: http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/9751

II) Diğer bağlantı; http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/2567

Bu iki makale birbirinden farklı görünebilir ama ortak bir özellikleri var; her ikisinde de Laura Nelson'un bir makalesi ve aynı makalede Laura Nelson'un atıfta bulunduğu başka bir bilimsel çalışma geçiyor. Öncelikle şunu belirtmem gerek, Laura Nelson, somut bir bilimsel çalışmayı evrim kuramı çerçevesinde bilimsel bir şekilde yorumlamış. Bu "yorumlamadan" gazeteci yorumcusunun üfürmesini anlamayın. Dolayısıyla bu iki makaleyi Adnan Oktar'ın nasıl çarpıttığını 4'üncü maddede açıklayacağım; bir taşla iki Adnan Oktar üfürmesi vurmak diyebiliriz buna. Ama önce baştan başlayayım...

I) Makalenin adı: Ergi Deniz Özsoy'un Çarpıtmaları
A) Şimdi adım adım patlatalım bu balonu. Söz konusu uyduruk cevabın ilk paragrafını olduğu gibi kopyalıyorum buraya:

"Radikal gazetesi köşe yazarı Türker Alkan, 8 Haziran 2005 tarihli köşesinde, bir okurundan aldığı mektubu yayınladı. "Uzman gözüyle evrim tartışması" başlığı altında yayınlanan mektupta, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden evrimci biyolog Ergi Deniz Özsoy'un, evrim ve yaratılış hakkındaki yorumları aktarılıyordu. Alkan'ın "uzman görüşü" olarak nitelendirdiği mektup gerçekte yaratılışla ilgili klasik çarpıtmaların yer aldığı bir derlemeden ibaretti."

Bu ifadelerden şu anlaşılıyor: Ergi Deniz Özsoy bir uzman değildir, tam tersine Radikal yazarı Türker Alkan onu bir "uzman" olarak tanıtmaktadır. Yani MSÜ Güzel Sanatlar'dan terk Adnan Oktar uzman ama Hacettepe Üniversitesi Genel Biyoloji Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Doçent Dr. Ergi Deniz Özsoy uzman değil.

B) Devam edelim, yine şöyle bir alıntı yapayım:
"Bir zamanlar ülkemizin önde gelen bilim düşünürlerinden olan Prof. Dr. Arda Denkel, evrim teorisine dayanak olarak bilimsel kanıtların dışında kaynakları göstermenin yanlışlığını şu sözlerle ifade etmiştir"

Burada Arda Denkel'in ne düşündüğünün hiçbir önemi yok, dolayısıyla Adnan Oktar burada nemli olan Arda Denkel'in sözlerini çarpıtmış mıdır diye bakmaya gerek, Önemli olan, daha en başta bir çarpıklık var. Nedeni çok basit. Arda Denkel bir "bilim düşünürü" değildir, çünkü böyle bir tanım yok, "Bilim Felsefesi" diye bir alan var elbette ama bu alanla uğraşanlar veya meraklı olanların (misal ben) bilim adamı olma gibi bir zorunlulukları yok. Arda Denkel "bilgi kuramıyla" uğraşır, benim de sevdiğim alanlardan biridir ve Arda Denkel ne biyologtur, ne paleontolog (Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, Arda Denkel dil ve toplum felsefesi çerçevesinde anlamın "evrimsel" bir süreçte biçimlendiğini düşünür). Uzmanlar uzmanı üfürükçü Adnan Oktar bilimsel kanıtların dışında kaynakları göstermenin yanlışlığı diyor ama bir biyoloğa bir felsefecinin sözleriyle karşılık veriyor. Hani bu alanlar bu kadar geçirgense biyoloji bölümüne filozof, sosyoloji bölüme ressam koyalım, çocuk cerrahisine de imam koyduk mu manzaranın güzelliğine gel, aslında öyle yapmayalım çok karışık, deniz biyolojisinden çocuk cerrahisine kadar her bölüme bir imam koyalım (İmam yetmezse yurtdışından evanjelist getirtiriz), yuvarlak hesap olsun. Aşağıda da aynı lafazanlığı biyolojinin karşısına deist (Herhangi bir dine mensup olmayan, sadece Tanrı'nın varlığına inanan) bir felsefecinin laflarını koyuyor. Sıkılacaksanız 4'e geçin, asıl bomba orada.

C) Yine bir alıntı yapayım. İçerideki iki ifadeyi (Y) ve (Z) olarak kodladım;

"66 yıl boyunca ateizmi savunan dünyaca ünlü akademisyen Antony Flew, geçtiğimiz yılın Aralık ayında medyaya yansıyan haberlerde ateizmi terkederek bilinçli tasarımı kabul ettiğini açıklamıştı. Flew, fikirlerindeki bu köklü değişimin sebebini aşağıdaki sözleriyle ifade etmişti: "Biyologların DNA araştırmaları, yaşam için gerekli düzenlemelerin neredeyse inanılmaz olan kompleksliğini ortaya koyarak, yaşamın temelinde bilinç bulunmuş olması gerektiğini gösterdi". (Richard N. Ostling, "Lifelong atheist changes mind about divine creator", The Washington Times)
(Y) "Artık, üreyebilen o ilk hücrenin naturalist evrime dayalı bir açıklamasını oluşturmayı düşünmeye başlamak bile aşırı derecede zor bir hal almıştır". (Antony Flew'ün Philosophy Now dergisinin Ağustos-Eylül sayısına mektubu; http://www.philosophynow.org/issue47/47flew.htm) (Z) "İlk canlının cansız maddeden evrimleştiği ve olağanüstü kompleks bir canlıya dönüştüğü iddiasının hiçbir geçerliliği olmadığına, kesin bir şekilde kanaat getirdim". (Stuart Wavell and Will Iredale, "Sorry, says atheist-in-chief, I do believe in God after all," The Sunday Times, 12 Aralık 2004, http://www.timesonline.co.uk/article/0,,2087-1400368,00.html )"

(Y) Öncelikle Andrew Flew'dan bahsedilmiş ama öncesinde Richard N. Ostling adlı birinin bir makalesinden bir alıntı var. Yalnız işin gülünç tarafı şu; New York Times'taki söz konusu makale Richard Ostling'e ait değil (Bu arada bahsi geçen Ostling bir ilahiyatçı), çünkü bu bir makale değil, bir haber! İşte bağlantısı;

http://www.washingtontimes.com/news/2004/dec/9/20041209-113212-2782r/?page=all

Yani 2004 yılından, muhabirinin de kim olduğu belli olmayan bir doldurma haber. (Bu türden yazılara, jargonda öyle denir). Hangi biyologların DNA araştırması leyn!

(Z) olarak kodladığım ifadenin İngilizcesi şöyle: "Yet biologists’ investigation of DNA “has shown, by the almost unbelievable complexity of the arrangements which are needed to produce [life], that intelligence must have been involved, Mr. Flew says in the new video “Has Science Discovered God?” Yani Andrew Flew, "Bilim Tanrı'yı mı Buldu" adlı videosunda böyle bir ifade kullanmış. İngilizce bilenler haberin tamamını okurlarsa göreceklerdir, haberde Andrew Flew'un kendisini Thomas Jefferson gibi bir deist olarak gördüğünden bahsedilirken kendi ifadesiyle "kafasındaki Tanrı'nın da Hıristiyanların ve Müslümanlar'ın tanrısına benzemediği" cümlesine yer verilmiş. Antony Flew'un mektubunda yazanların ise konuyla ne ilgisi olduğunu çözmek güç ama şöyle diyeyim, o mektubunda Flew'un durduğu nokta "evrimci yaratılış" çizgisi. Türkiye'de var mıdır bilemem ama Tanrı'nın yarattığı canlıların evrim geçirmiş olduğuna inanan bir "evrimci yaratılışçı" çizgi de var. İyi de buradaki asıl sorun, bilim insanının ateist veya deist veya tam tersine belli bir dine mensup olup olamayacağı değil ki; çünkü evrimci bilim insanları "evrim kuramını" ilahiyata, ateizme veya deizme göre değil, bilimsel bulgulara göre oluşturmuş durumda. Yani Flew'un ateizmden deizme dönmesi Evrim Kuramı'nı hangi açıdan bağlar? Adam bilim insanı değil, evrim kuramı hakkında görüş beyan ediyor. Anlatamayacağız galiba, "evrim kuramı" biyoloji alanının bir kuramıdır, bir "doğa yasasıdır". Falanca ateistin sözüyle doğrulanmadığı için falanca ilahiyatçının sözüyle de yanlışlanmaz. Daha sonra adı geçen Stuart Wavell ve Will Iredale'e ise bakmaya gerek bile görmedim, kimbilir hangi ilahiyat enstitüsündedirler, ne önemi var.

Demek ki Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy'un biyoloji alanına dair sözlerine uzmanlar uzmanı Adnan Oktar neyle cevap veriyor? Ateist bir felsefecinin, ömrünün son demlerinde deist olmasıyla ve bir ilahiyatçıyla. Bu gülsuyu çok pis kafa yapıyor galiba, içmeyin bunu reca ederim. (Bu espriden çıkarılması gereken sonuç "kötülüğün anasının" kim olduğu yanıtının içkide veya gülsuyunda değil sermaye sistemin tüm kurumlarıyla nasıl bir toplum inşa ettiğinde aranması gerektiğidir.)

D) Yaratılışçıların "evrim kanıtıyla evrimin çürütülemeyeceğini" öğrenmeleri gerekiyor. Bunun da ilk aşaması "Okuduğunu anlayacak bilgiye sahip olma", ikinci aşaması "Okuduğunu doğru anlayacak bir etik anlayışa sahip olma", bakınız dikkat edin daha bu ilk iki aşamadan sonra daha evrime çok yol var. Bir cehalet ve "okuduğunu anlayacak bilgiye sahip olmama", dolayısıyla "tahrifata uğratmak" örneği daha. Aşağıdaki alıntıda Laura Nelson'un 2004 yılında yazmış olduğu bir makale söz konusu.

Hemen Adnan Oktar'dan alıntılamaya devam ediyorum; kimi yerleri (V), (Y) ve (Z) olarak kodladım;

Özsoy, "genom projeleri sayesinde insan ve şempanzenin ortak bir ataya sahip olduğu konusunda şüphe bulunmadığını" iddia etmektedir. Özsoy burada gerçekçilikten tamamen uzak, dogmatik bir tutum takınmaktadır.
Henüz ortada tamamlanmış bir şempanze genomu projesi dahi bulunmamaktadır. Üstelik, bugüne kadar yapılmış en detaylı genom çalışmasında, insanla şempanze arasında incelenen genler açısından %83
(V) oranında genetik farklılık bulunmuştur. Ve bu çalışma bilimsel yayınlarda "Şempanze kromozomu şaşkınlık yarattı" (Y) ve "yapılan ilk detaylı karşılaştırma, şempanze ve insan genlerini beklenmedik şekilde farklı çıkardı" (Z) yorumlarıyla haber verilmiştir. (Bkz. İnsan ve Şempanze Kromozomları Arasında Önemli Fark)

Adnan Oktar'ın bu ifadelerinde V, Y, Z olarak kodladığım yerler tümüyle tahrifattır. Şimdi tek tek göstereyim:


i) "Henüz ortada tamamlanmış bir şempanze genomu projesi dahi bulunmamaktadır."

Öyle miymiş? At Oktar at, boş sahanın Maradona'sı seni...

1) http://www.nature.com/nature/journal/v437/n7055/full/nature04072.html

Bağlantısını verdiğim makale "Şempanze ve goril genomu ile insan genomunun ilk dizisinin karşılaştırması.

2)http://www.nature.com/nature/journal/v437/n7055/full/nature04072.html

Bu makale de goril genomu dizisinden insansıların evrimini anlatıyor.

3) http://www.nature.com/news/gorilla-joins-the-genome-club-1.10185

Bu makale de "Goriller de genom kulübüne katıldı" diyor. Kimler varmış genom kulübünde? Şempanzeler, orangutanlar, insanlar ve son bulgularla birlikte goriller. Yaratılışçılar işlerine gelince "Nature" dergisini örnek verir, işlerine gelince de "Aman canım o da dergi miymiş?" derler.

ii) "Şempanze kromozomu şaşkınlık yarattı"

Öyle miymiş? At Oktar at;

Makalenin adı "Şempanze kromozomu şaşkınlık yarattı" veya "İnsan ve Şempanze Kromozomları Arasında Önemli Fark" değil; "Chimp chromosome creates puzzles", yani düzgün bir Türkçe çeviriyle söyleyecek olursak "Şempanze kromozomu yeni bilmeceler ortaya koyuyor". (Laura Nelson, 2004, http://www.nature.com/news/1998/040524/full/news040524-8.html)

İkinci olarak "yapılan ilk detaylı karşılaştırma, şempanze ve insan genlerini beklenmedik şekilde farklı çıkardı" ifadesi bütünüyle Adnan Oktar'ın "uydurması". Çünkü bu ifade insan ve şempanzelerin "bütün" genlerinin karşılaştırıldığı izlenimi uyandırıyor. Hayır, durum "üfürükçünün" dediği gibi değil.

Makalenin altbaşlığı:
"First sequence is unexpectedly different from human equivalent."

Yine düzgün Türkçesiyle "İlk kromozom dizisi beklenmedik biçimde insandaki muadilinden farklı". [Buradaki "ilk kromozom dizisi" ifadesine dikkat! Aşağıda açıklıyorum] Tekrarlayayım, insan ve şempanze genleri birbirinden farklı değil, insan kromozom 21 ile şempanze kromozom 22 genleri birbirinden farklı.


iii) Laura Nelson'un makalesinin ikinci paragrafına dikkat, buraya özellikle alıntılıyorum çünkü insan ile şempanze DNA'sının %98,5 benzer olması durumunda değişen bir şey yok:

"We already knew that around 98.5% of the base pairs that make up our DNA are the same as those in chimps. So the old idea was that all the things that differentiate us from apes, such as highly developed cognitive functions, walking upright and the use of complex language, should come from the other 1.5%."

Şimdi Türkçe çevirisini yapayım;

"DNA'mızı oluşturan çifte sarmalların [base pairs] yaklaşık %98,5 oranında şempanzelerinkiyle aynı olduğu zaten biliyorduk. Şu halde eski düşüncemize göre bilişsel işlevler, dik yürüme ve karmaşık dil kullanımı gibi bizi insansılardan ayıran bütün farklılıkların geriye kalan %1,5'tan kaynaklanması gerekiyor."

iiii) Zurnanın "zırt" dediği yer

Öncelikle makaleyi düzgün alıntılayalım:

"Not so human

The sequences of chimp chromosome 22 and human chromosome 21 are roughly equivalent. Out of the bits that line up, 1.44% of the individual base pairs were different, settling a debate based on previous, less accurate studies.

However, the researchers were in for a surprise. Because chimps and humans appear broadly similar, some have assumed that most of the differences would occur in the large regions of DNA that do not appear to have any obvious function. But that was not the case. The researchers report in Nature1that many of the differences were within genes, the regions of DNA that code for proteins. 83% of the 231 genes compared had differences that affected the amino acid sequence of the protein they encoded. And 20% showed "significant structural changes".

(...)

Chromosome 22 makes up only 1% of the genome, so in total there could be thousands of genes that significantly differ between humans and chimps, says Jean Weissenbach from France's National Sequencing Centre in Evry.
"

Sonra düzgün çevirelim;

"O kadar insan değil


Şempanze 22 ve insan 21 kromozomu sekansları aşağı yukarı birbirinin muadilidir. Birbiriyle hizalananlar haricinde, münferit çifte sarmalların %1.44'ünün farklı olması, daha önce yapılmış olan ve tam anlamıyla kesin olmayan çalışmalara temellenen bir tartışmaydı.


Ancak araştırmacıları bir sürpriz bekliyordu. Şempanzeler ve insanlar birbirine büyük ölçüde benzediğinden dolayı kimi farklılıkların büyük bölümünün belli bir işlevi yokmuş gibi görünen geniş DNA bölgelerinde ortaya çıkacağı varsayılmıştı. Nature 1'deki araştırmacılar (http://www.nature.com/nature/journal/v429/n6990/full/nature02564.html) farklılıkların büyük kısmının genlerde, yani proteinleri kodlayan DNA bölgelerinde olduğunu ortaya çıkardı. Karşılaştırılan 231 genin yüzde 83'ü, kodunu çözdükleri proteinin aminoasit dizisini etkileyen farklara sahipti. Yüzde 20'si ise belirgin yapısal değişiklikler gösteriyordu.


(...)


Fransa Ulusal DNA Merkezi'nden Jean Weissenbach'ın ifadesiyle kromozom 22, genomun sadece %1'ini meydana getiriyor, sonuçta toplamda insan ve şempanzeyi belirgin ölçüde ayıran binlerce gen olmalı.
Ne diyordu Adnan Oktar, hatırlayalım;

"İnsanla şempanze arasında incelenen genler açısından %83 oranında genetik farklılık bulunmuştur".

Demek Adnan Oktar sadece evrimi bilmekle kalmıyor matematik de bilmiyor. Hesap kitap bilmeyen yaratılışçılar için sadeleştirerek anlatayım: Elimde yüz küp var, sende de yüz küp var. Bunların 99 tanesi aynı. Diğer 1 küp ise %83 oranında farklı. Şimdi 1 küp %83 farklı diye geri kalan 99 küpün aynılığı ortadan kalkmış mı oldu?
Tekrar edeyim, şempanzedeki tek bir kromozom çiftinin (Şempanze kromozom 22) DNA dizisi ve kıyaslamalı tahlilinin sonucunda bu kromozom çiftindeki genlerin insan kromozom 21 geninden %83 oranında farklı olduğu bulunmuş. Yani Şempanze ve insan DNA'sı arasındaki %98,5 benzerlik olduğu gibi yerinde duruyor. Yani insan genomuyla (genom: tüm genler) şempanze genomunun %1'lik kısmı %83 farklıymış! Adnan Oktar ise bu iki genomun %83 farklı olduğu izlenimi yaratmak için makaleyi çarpıtıyor!

Laura Nelson, makaleyi, yaratılışçıların çarpık muhakemelerinin ne türden garipliklere yol açacağını hesaplayarak veya konuyla ilgisi olmayanların tam bir apaçıklıkla anlayabileceği gibi yazmak zorunda değil elbette. Anlamayanlar için Laura Nelson'un dediklerini sadeleştirerek yazayım: "Daha önce İnsan ve şempanze DNA'sının %98,5 oranında aynı olup %1,5 oranında farklılık göstermesinden yola çıkarak, bizi diğer insansılardan ayıran bilişsel özelliklerin, dik yürümenin ve karmaşık dil özelliklerin geriye kalan %1,5'luk bu farktan kaynaklandığını düşünüyorduk. Bu yeni araştırma bize bu tür farklılıkların işlevsiz gibi görünen geniş DNA bölgelerinden değil, proteinleri kodlayan DNA bölgelerinden kaynaklandığını göstermekte. Bilim insanlarını şaşırtan şey de budur". Yani insan ve şempanze DNA'ların %98,5 aynılığını ortadan kaldıran bir durum yok. Zaten az önce de ifade ettiğim gibi insan genomu ile şempanze genomunun %1'i arasında %83'lük bir fark var.

Şimdi aynı makaleden bir alıntı daha yapayım, bakın Laura Nelson şöyle diyor:

"But the latest evidence suggests that the journey from ape to human was much more complex." (Son bulgular, insansılardan insana giden yolun daha karmaşık olduğunu akla getiriyor)
Bir de dipnot mu koysaymış acaba, mesela "Bunun evrim karşıtı bir makale olduğunu zannedecek aklıevvel yaratılışçılar hiç umutlanmasınlar".

II) Makalenin adı: İnsan ve Şempanze Kromozomları Arasında Önemli Fark.



http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/2567

Bu Adnan Oktar safsatası da Laura Nelson'un makalesini ve onun "yorum" getirdiği "DNA sequence and comparative analysis of chimpanzee chromosome 22" (Bağlantıyı bir daha vereyim; http://www.nature.com/nature/journal/v429/n6990/full/nature02564.html) adlı makale üzerinden "insan ve şempanze arasındaki büyük fark" sonucuna varmaya çalışıyor. Yukarıda, (D) maddesinde bu çarpıtmayı apaçık ortaya koydum, burada bir daha tekrarlamaya gerek yok. Yani bir taşla iki Adnan Oktar...

Herkes anlamış olabilir ama Adnan Oktar ve avenesi için sadeleştirerek tekrarlıyorum. Şempanze kromozom 22, şempanze genomunun %1'ini oluşturur. İnsan (insan kromozom 21) ve şempanzedeki bu %1'lik kısım, birbirinden %83 farklı. Bunlar bir de kalkıp "yüzyılın aldatmacası" diyorlar evrim kuramı için. Bana kalırsa yüzyılın aldatmacası sizsiniz be! Haydi bir cevap üretin bu yazılarıma da göreyim bakayım.


SONSÖZ:

Bu soru da benden olsun; yahu insan, alıntı yaptığı makalelerin içeriğini çarpıtmaktan hiç mi utanmaz? Demek ki "Yamultmaya giden yamultulur." (Bkz. Ava giden avlanır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder